26 Mayıs 2008 Pazartesi

Domino's Pizza




1960 yılında ABD'de kurulan Domino's Pizza, pizza sektörüne "eve servis" anlayışını getirerek önemli bir yeniliğin yaratıcısı oldu.Dünyanın en büyük franchise restoran zinciri olan Domino's Pizzanın,Türkiye'de ise 87 şubesi bulunuyor.Domino’s Pizza Türkiye’de evlere servis sektörünün hızla büyümesine büyük katkıda bulunmuştur.Domino’s Pizza çeşitli baharatlarıyla ve soslarıyla pizza sektörüne yeni bir tat getirmiştir.Lezzetli pizzalarının yanı sıra evlere servis alanındaki hız ve güvenirliliği çok başarılı. Domino’s Pizza 30 dakika denilince akla gelen tek yer olduğu gibi, 30 dakika garantisi veren ve bu sözün arkasında duran tek firma.İnsanlar açlık hissi duyduklarında bunun hemen tatmin olmasını istiyorlar,Domino’sta bunun garantisini verdiği için tercih edilmesinin en büyük nedenlerinden biri.

25 Mayıs 2008 Pazar

Kahve Dünyası

İlk mağazasını 2004'te Eminönü'nde açan Kahve Dünyası, tamamı yerli sermaye ile hızlı yükselişini sürdürüyor. En son şubesini İzmir'in incisi Kordon'da açan Kahve Dünyası 22 şubeye ulaştı. Gücünü tüketicilerinin talep ve beğenilerinden alarak ilerleyen kahve dünyaları,Türk kahvesi başta olmak üzere birçok kahve çeşidini sunmaktadır. Bunun yanısıra Chocolate world adı adında yine kendi üretimi el yapımı çikolatalarını da satışa sunmaktadır.Geleneksel ve çağdaş kahve tatlarını, lezzetli çikolatalar eşiliğinde çok şık, nezih ve sıcak bir ortamda bizlere sunuyor. Bu türk usulü kahve dükkanı gayet güzel ve ucuz. En başta kahve gerçekten bir kültür. Bizim kültürümüzü yansıtan ve tüm dünyada bilinen bu ürüne daha fazla sahip çıkmalıyız. Takdir edilecek bir girişim olan kahve dünyası , Starbucks karşısında desteklenmeli ki ayakta dursun. Sizcede artık Türk kahve kültürünü ülkemizde ve dünyada hak ettiği yere taşımanın zamanı gelmedi mi?

Kesme Dondurma



Havaların ısınmasıtla birlikte dondurma satısları artmaya basladı.Gecen günler de dondurmaya yemeye gitmistik.nerede yiyelim diye düsünürken bir anda kendimi mado da buldum.belki daha önce satılmaya baslamıs ama ilk defa gördügüm bu dondurma kesik dondurma idi.bu dondurmanın fikrini cok ilginc buldum alısılagelmis top dondurmadan cok daha farklı ve ilgi cekiyor.önünüze geldiginde pasta gibi görünüyor küp seklinde olması da ayrı bir hava katmıs böylece dondurma cesitlerinden daha cok sekillerinde de bile cesitlilik saglıyıp pazarlıyorlar.Madonun da zaten en büyük avantajı sahibinin maraslı olması ve hedeflerinin dondurma olması.sabah kahvaltıda yenebilecek kadar da güzel kesme dondurmanın daha cok ilgi cekecegini düsünüyorum

24 Mayıs 2008 Cumartesi

IKEA, Evimizin Herşeyi!

Çoğu Avrupa'da olmak üzere 43 ülkede 235 mağazası bulunan ve bir kısmını da Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Asya ve Avustralya'da açan Ikea; 5 mayıs 2005'te İstanbul-Ümraniye'de ilk mağazasını açarak Türkiye pazarı için start verdi. Dünya genelinde franchise sistemi ile mağazalar zinciri oluşturan Ikea, Türkiye'de MAPA Mobilya ve Aksesuar A.Ş ile iş ortaklığı da kurdu. Ikea, evlerini değişik tarzlarda dekore etmek ve güzelleştirmek isteyenlere; farklı zevkler, farklı ihtiyaçlar, pratik fikirler üreterek, her kesimden insanın alabiliceği geniş bir ekonomik yelpazenin içinde sunuyor. Bu sunumu da, bizleri alışverişimizde daha faal kılmak için self- servis bir yöntemle uyguluyor. Ikea'ya geldiğimizde kuru kuruya alışveriş yapmakla da kalmıyoruz çünkü acıkan karınlarımız için çok lezzetli yemeklerin bulunduğu bir restoranı bünyesinde barındırarak bize daha eğlenceli alışveriş yapmanın yollarını sunuyor. Ikea bir İsveç markası olduğundan; ürünlerinde, yemeklerinde ve dekorasyonunda İsveç kültürünü yansıtıyor. Peki neden Türkiye'de hala bütün ev unsurlarının tek bir yerde toplandığı, böyle geniş kapsamlı bir markaya sahip değiliz? Çok sevip, çok rağbet gösterdiğimiz bir marka oluşturmak, Türkiye için ne kadar zor olabilir? Her ne kadar Ikea'yı çok ziyaret ediyor, seviyor olsak da bu da aklımızda bir soru işareti oluşturuyor. Türkiye acaba böyle organize olma kapasitesine hala sahip değil mi, ya da franchise almak daha mı kolayımıza geliyor?

Fenerbahçe SK


Fenerbahçe SK bir asırlık başarısı ve popüleritesi ile Türkiye'de ve Dünya'da önemli bir yerde bulunmaktadır. Dünya genelinde olduğu gibi kendini öne çıkarmış ve önemli gelir kaynaklarından biri olan futbol, spor kulüplerinin medyaya yansıyan bölümüdür. Görünürde pek alıcı-satıcı ilişkisi gözükmüyorsa bile aslında kulübün varlığı için ticari ilişkileri önemlidir. Örneğin; 'Fenerium' adı altında satılan ürünler kulüp için önemli gelir kaynaklarından olmakla birlikte, her satılan ürün, alıcı için bir anlamda daha da bu takım için tutkun olma haline gelmektedir. Dikkat çeken bir taraf ağırlıklı olarak futbol teması üzerinde durulmuştur. Çünkü futbol medyayla içice olduğu için diğer spor dallarına oranla daha önemli bir kitleye sahiptir. Voleybolcu formalarının satılması çok olanaklı olmadığı için ya da satılsa bile sadece voleybolla uğraşanların ilgisini çekeceği için satılmamakta, bunun yerine hem futbol oynayanlar, hem de bu sporu izlemeye bile tutkun olanlar için futbolcu formalarının satımları Fenerbahçe Spor Kulübü için gelir kaynakları açısından çok önemlidir.

23 Mayıs 2008 Cuma

Coca Cola

Pazarlama stratejisini, bolgesel farkliliklar uzerine kuran ve dünyanın en çok tanınan markası olarak pazardaki yerini almaktadır. Dünyada reklama en çok para harcayan markalardan birisidir. Bunun karşılığını da nasıl aldığını hep birlikte görmekteyiz. Çok ilginçtir ki coca cola ilk başta eczanelerde ilaç olarak kullanılmış daha sonra içeriğindeki bazı maddeler değiştirilerek içecek olarak popülerleşmiştir. Müslüman ülkeler, hristiyan ülkelere göre daha az talep etmektedir Coca Cola'yı. Bunun sebebi ise Coca Cola'yı ters çevirip okuduğumuzda arapça 'muhammet yok,mekke yok' yazmasındandır. Çok fazla pazar payına sahip olan Coca Cola'nın, yapılan araştırmalara göre saniyede sekiz bin kutu Coca Cola tüketildiği saptanmıştır. Özel yapım tarifini ülke sırrı gibi korumakta, böylelikle taklitlerine karşı önlem almaktadır. Coca cola aynı zamanda sosyal sorumluluk çerçevesinde yaptığı yatırımlarla sadece duygusal yönden bir kesimi kendine bağlamayı amaçlamakta ve başarmaktadır.
Logosundan şişesine kadar bir tasarım harikasıdır. Ayrıca çeşitli dünya genelinde şişe v.b. tasarım yarışmalarıyla ilgi toplayabilmektedir. Bu çalışmaları uluslar arası düzeyde tutarak konumlandırma yapmadan her kityleye önem verdiğini göstermek istemektedir ve bunun dışında yılın çeşitli dönemlerinde çeşitli ürünleriyle gerçekleştirdiği promosyonlar,konserler,oyuncaklarla da varlığını sürekli hale getirebilmektedir.

Lacoste

Giyim sektörünün markalaşmış isimlerinden olan lacoste üst düzey gelir sahibi bir kitleye hitap etmektedir fiyatları sebebiyle. Genelde klasikleriyle varolan lacoste bu durumu avantaja çevirebilmeyi başarmıştır. Bunun en önemli sebeplerinden biri üretilen ürünlerin belli sayıda üretiliyor olmasıdır. Bunun yanı sıra hatalı üretilen ürünleri düşük fiyatlarla satışa sunmaması ürününü belli sayıda ve belli bir kalite de tutmasına yardımcı olmaktadır. Outlet sisteminde yer alan markaları giyebilmek için ciddi bir gelire sahip olmak gerekmezken lacoste da böyle bir kavramın oluşmaması ürün kalitesdini arttırmaktadır. Belli kesim insanlar giyim de seçim yaptıkları düşünüldüğünde,lacoste üretimde sabit sayı koyduğu için bu bahsedilen kesimdeki insanların da seçimleri arasında yer almayı başarmıştır.
Ayrıca,varolduğu günden buyana sabit olarak üretilen klasiklerine her sene ufak tefek detaylar ekleyerek her trendi takip edebilmekte hem de sitilini koruyabilmektedir. Bunun dışında her sezon ürettiği farklı ürünlerinin de bulunması seçim sayısını arttırmakta böylelikle alıcıları çeşitli ürünlere yönlendirebilmekte böylelikle satışlarını artırabilmektedir. Ayrıca eleman seçiminden personel giyimine kadar bütün detaylar tasarlanmakta ve insan ilişkileri iyi olan çalışanlarla satış yönünü güçlendirmektedir

Naruto


Anime hayatımıza ilk başta Captain Tsubasa ile girdi. Benim dönemimde olup da Tsubasayı izlemeyen yoktur. Sonra Şeker kız Candy, Pokemon, Digimon derken şimdi de karşımıza onlar kadar etkili bir Anime daha çıktı: Naruto...
Naruto, içine giren Dokuz-kuyruklu Şeytan Tilki (Kyuubi no Yooko)adındaki canavar sayesinde gizli güçlere sahip olan bir çocuk. Kyuubi naruto daha doğmadan Konoha kasabasına saldırır ve ortalığı yoketmeye başlar. Bunu durdurmak amacıyla 4. Hokage kendini kurban eder ve Kyuubi yi Naruto nun içine hapseder. Naruto nun asıl amacı da ileride süper bir ninja olup kendisinin Hokage olarak hatırlanmasını sağlamaktır. (hokage heroic nija). Maceradan maceraya atlayan Narutonon inanılmaz maceralarını şu anda televizyondan izlemek mümkün değil ama internetten benim gibi serisini tamamlayıp Naruto shippuuden serisine başlayan Türk genç sayısı oldukça fazla.
Narutonun televizyonda yayınlanması benim için mükemmel olurdu ve inanıyorum ki CNBC-E gibi kanallarda yayınlanacak olursa oldukça da güzel reyting alır. Yayınlanması dileğiyle...

16 Mayıs 2008 Cuma

GameBoy


Daha ilkokul zamanlarında tanıştık GameBoy'la. Yeşil siyah renkleriyle, 10 tane düğmesiyle, sade tasarımıyla bizi bizden çıkartan oyun konsolu artık kendini aştı. NDS-NDSL (Nintendo DS- Nintendo DS lite).
Şimdi kısaca bu oyun konsolundan bahsedicem: Bu konsolun iki ekranı var. Üstteki parlak yüksek çözünürlüklü ekran, alttaki full dokunmatik ekran. Dokunmatik olması oyunlarda yepyeni bir çağ başlattı denebilir. (Zeldayı kendi kaleminizle ilerletmek inanılmaz birşey). Özel kalemi ve dizayn ı mükemmel i bile geçebilir. İster NDS oyunları isterseniz Gameboy Advenced oyunları oynayabilme imkanınız da var. Bu kadar da değil isterseniz MP3, film izleyip fotolarınızı saklayabiliyorsunuz. internette gezip Multiplayer oyunları internetten oynayabiliyorsunuz.
Bu güzel oyuncağın pazar galibi olduğu söyleniyor:



Rakamlarda %10'luk + yada - yanılma payı olabileceği söyleniyor. İşte Tahmini Sonuçlar;

NDS 549,312
Wii 397,313
GBA 68,836
GC 11,397
PSP 163,242
PS3 73,436
PS2 226,976
Xbox360 236,621
13mayıs - 3 Haz arası Toplam (Amerika-Kanada)

Peki bunların hepsini PSP de yapabiliyor hemde daha iyi kaliteyle oyun oynayabiliyoruz ama neden NDS daha fazla satıyor?
Bence iki cevap var: birincisi Nintendo daha fazla kesime hitaap ediyor. Mesela aileler çocuklar ve gençler daha çok Nintendo tercih ediyorlar. (youtube açık olsa süper bir video koyardım ama ne yazıkki kapalı: açıldığında youtube Search e "wii" yazın). İkincisi ise küçük yaşta beynimize kazınmış olan Nintendo oyunları.
Nintendo güzel ilerliyor satışlarından da belli zaten. Umarız ilerde daha da etkili konsollarla karşımıza çıkar...

Pazarlama Sınır Tanımaz



Tarih boyunca insanlara antipatik gelen igrendigi kokusundan yanına yaklasamadıgı ki eline alıp tutması imkansız olan sey... tabii ki dıskı, artık pazarlanmıyacak bi ürün kalmadı herhalde bu da insana yeter ama dedirtiyor. kendi sunumumu arastırırken buldugum bu dıskıdan yapılmıs olan saat satılıyor ve kulaga hiç hos gelmiyor yani bu saati aldın ve güzelim duvara asmıssın ''ne duruyor o duvarda?''diye sorsa arkadasım ne cevap verceksin, ya da evin baş köşesine asıyorsun sacma,igrenc.Edindigim bilgiye göre ilginc saatlerden olan bu b.ktan saat utah da ki ineklerin dıskısından özenle yapılıyormus hayret!diyorum ayrıca bu ilginc saatlerin arasında da en pahalısı 25-30$ arasında degişirken ilginc duvar saatleri bu saat aynı site de 50-60$ arasında satıldıgı söyleniyor.Acaba bu saati alan parasını klozete atıp üstüne sifonu mu cekiyor?

Sony Yine Başarıyor

Fotoğraf sanatını çok seviyorum. Aslında amatör bir fotoğraf meraklısıyım da. Fotoğraf denince birçok kişinin aklına Nikon ve Canon ismleri gelir. Bu gayet normal çünkü gerek fotoğraf makineleri gerek lensleri en yaygın 2 marka bunlardır diyebiliriz. Ancak son zamanlarda ciddi bi rakip kendini göstermeye başladı özellikle D-SLR tipi fotoğraf makinelerinde ; Sony.

Kompakt fotoğraf makinelerinde zaten kaliteli ve iddialı ürünler üreten marka D-SLR pazarına da sıkı bir giriş yaptı. A100 modeliyle çok başarılı olan Sony, A700 modeliyle çıtayı iyice yükseltti. Şuanda Nikon’un üst düzey amatör makinesi olan D300 ün bile fotoğraf işlemcisi Sony A700 den alınmıştır ki D300 piyasadaki en iyi makinedir desem yanlış olmaz. Sadece makineleriyle değil çok kaliteli lensler de üreten Sony, Carl Zeiss gibi dünyanın saygın optik firmalarından biriyle olan anlaşmasının da avantajını sonuna kadar kullanıyor.

Görünen o ki Sony pu pazarda kalıcı olacak ve hatta Carl Zeiss desteğiyle birçok Nikon ve Canon müşterisini çalıcak bile. Ben de bunlardan biriyim açıkcası. Sony’i tercih ettim bende ve gayet memnunum da. Bu pazardaki rakiplerin ve rekabetin artmasından dolayı çok mutluyum çünkü markalar arası rekabet herzaman müşteri için iyi sonuçlar veriyor.

ELLE


O her hangi bir rafta karşılaştığımız kadın dergilerinden keskin imajıyla sıyrılıyor. Köklü bir tarihi var, hakiki bir fransız olmakla birlikte dünyanın en geniş okuyucusuna sahip bir kadın dergisi. Birikim ve içerik olarak kendi çizgisinde ideal bir portföy sunuyor. Okuyanlar iyi bilir ki, ELLE okuyucusu kendi özgüveninden taviz vermez bir kimliğe sahiptir. 1945'te Pierre Lazareff ve eşi Hélène Gordon tarafından kurulan, kadınlar,güzellik,sağlık ve eğlence konuları üzerine kurulan ELLE dergisi, fransızcada "bayan" yada "bir bayana ait olan" anlamını taşıyor. Dergi, 1981 yılında Amerika bazlı bir hale getirilerek, 25 farklı ülkeye çeşitli dillerde yayılmaya başlıyor. Dünyanın en geniş kitleye sahip dergisi derken boşa sarfedilmeyen bu cümle, 39 farklı basımla yaklaşık 60 ülkede okunuyor olmasının arkasında duruyor. ELLE okuyucuları ortalama olarak 34.7 yaşlarında olarak hesaplanmış. Yinede genç kitlelerde talep oranı yüksek. Belirtilen istatistiklerde yaş sınırlaması 18-49 yaş arası olarak belirtilirken, okuyucuların %40'ı bekar. Ortalama gelirleri ise $69,973 olarak hesaplanmış. Ayrıca daha genç yaş grubuna hitap eden ELLE GIRL dergisinede sahip. Vogue dergisinin yeri gönüllerimizde ayrı olsada ELLE de yıllardır elinde tuttuğu küntleşmiş başarısı ile gözlerimizi kamaştırıyor.

Nestlé İle Büyüdük


Tam 139 yıl önce Nestlé'yi kuran Henri Nestlé tüm dünyadaki tüketicilerine gıda sektöründe en iyi kaliteyi aktarmayı vaadetmiş. Henri Nestlé'nin ilk ürettiği gıda 19. yüzyılda bebek ölümlerinin çok yüksek olduğu bir dönemde İsviçre'de her 5 çocuktan 1'i ölürken meydana çıktı. Henri Nestlé çalışmalarını bebek besinleri üzerine yoğunlaştırırken, anne sütü alamayan bebeklerin ilk aylarında beslenmesi için dünyanın ilk hazır maması olan "Farine Lacteé/ Sütlü Un" 'u üretti. Bu ürün yalnızca bir dönemle sınırlı kalmayarak tüm dünyada doktorların ve medikal çevrelerin onayıyla yayılmaya devam etti ve Nestlé'nin sınırlarını hayli genişletti. Henri Nestlé daha sonralarda geliştirdiği markasına "Nestlé" ismini verirken soyadının Almanca'da küçük kuş yuvası anlamını taşımasından kaynaklarak hazırlanan bir kuş yuvası logosunu kullandı. Yuvada yavrularını besleyen kuş görseli, markayı temsil etmenin yanı sıra, şirketin bir aile gibi işleyen politikasını yıllar boyunca gözler önüne serdi. Süreç içerisinde türlü değişiklere uğrasa da bugün Nestlé hala tüketicilerine verdiği güveni ve kaliteli hizmeti logosu ve kimliğiyle taşımakta. Hangimiz Nestlé ile büyümedik ki?

5 Mayıs 2008 Pazartesi

İzmir Ekonomi Üniversitesi

Varlığı uzun yıllara dayanmamasına rağmen, kısa zamanda tanınmış ve tercihlerde önemli bir yükselişle varlığını sürdürmektedir. Ücret olarak diğer vakıf üniversitelerine nazaran daha uygun olması ister istemez öğrencileri cezbedebilmektedir. Ayrıca eğitiminin ingilizce olması ve bünyesinde ki öğretim elemanlarının bir bölümünün de yabancı olması ingilizce eğitimin önemini vurgulamakta ve okulun da bu konuda ne kadar titiz olduğunu göstermektedir.

İleri ki yıllar için kampüs projesini henüz hayata geçirememesine rağmen, bu projenin okul için kontenjan artımı demek olduğunu da düşünürsek maddi bir planlamanın da olduğunu söyleyebiliriz. Ve bu gelirin yanı sıra okul sadece eğitim ve öğretimin dışında kampüs olanaklarıyla da tercih edilecektir. Kendisi için oluşturduğu temel değerler global insan için önemli yer tutmaktadır. Bunları gerçekleştirmenin yanı sıra, bu kavramlar okuyanları etkileyebilmektedir. Ayrıca yaptığı gezilerle,kalemlerle de tercih döneminde öğrencileri okula yönlendirebilmiştir. Burslu kontenjan varlığı da üniversitenin başarı sıralamasını etkilemekte ve bu da ücretli kontenjan adaylarını cezbetmektedir.

Starbucks Coffee


Ülkemizde self servis yaygın olmasa bile oldukça popüler bir marka halini almıştır Starbucks. Çok gözle görülebilen bir durum olmasa da self servis müşteri memnuniyeti için önemlidir. İnsanlar kendi siparişlerini verip,orda bekleyip,hazır olunca yerlerine geçerler. Böylelikle geç kalan garson,karıştırılan,unutulan siparişler olmamaktadır. Bu da alıcı ve satıcı arasında ki ilişkiyi geliştirir. Ve kurum maddi olarak da bundan fayda sağlamaktadır. Çalışan her eleman kurum için masraf teşkil etmektedir. Starbucks dünya genelinde açtığı şubelerle başarılı bir şekilde büyümeyi başarabilmiş ve popüleritesi her geçen gün daha da artan bir kurum olmayı başarmıştır. Bunun güçlü sebeplerinden biri de büyümesine rağmen kahve kalitesinden vazgeçmemesi ve dünya genelindeki tüm şubelerini denetlemeyi sürdürmesidir. Açılan her şube kuruluş için önemli bir gelir tayin etmektedir. Ayrıca "shaya" kuruluşu adı altında toplanan dünyaca ünlü markalardan biri olması deneyimden önce alıcılarda güven oluşturmaktadır.

3 Mayıs 2008 Cumartesi

Benzin mi Mazot mu?





Araba kullanmaya basladıgımdan beri benzine gelen zamlara alısıgım,ve bu zamlar yeter baba biz de mi bi dizel arac alalım diye söylemişimdir. ama artık son zamanlarda mazota öyle zamlar gelmeye basladı ki artık dizel arac kullanan kişilerin aklına da bu aracı satıp bi benzinli alıp da su tır tır sesden kurtulsak mı demeye baslamıs, biz de bi benzinli alalım zaten fiyatı daha ucuz hemde egsozu takarım seside alırım mutluluktan ucarım :) .tabii ki mazotlu araclara talepcok ve dogal olarak mazot a da talep artmıs durumda bu da gün gectikçe mazotun fiyatı artırıyor en son litresi 2.30 ytl hatırladıgım mazot su an 3.10 a dayandı derken yine benzin de bundan nasibini aldı su zamanda su az yakar bu cok yakar diye bi ikilem yasamıyoruz mazutlu arabası olan arkadaslarla dalga gecerken bi anda onlarda bizimle dalga gecmeye baslıyorlar artık mazot mu benzin mi tartısmasına girmeye gerek yok hertürlü cok yakmaya basladı bu işin en iyi yolu arabayı satıp bir tane kent kart alıp gezmek...bu arada küçük bir bilgi lpg yi bu tartısmanın içine sokmadım cünkü daha tam olarak saglıklı durumda degil,yani mazotla benzinin yanında degil su anda...

2 Mayıs 2008 Cuma

Güzel Görünen Elma

Apple markasının tasarım konusundaki başarısı gerçekten etkileyici. Belkide böylesine yüksek satış rakamları yakalamalarındaki en büyük faktör ürünlerinin sahip oldukları harika tasarımlar. Mac ve iPod a baktığımızda gayet net görebiliyoruz etkileyici tasarımlarını.

Apple, ürünlerini tasarlarken öncelikle 10 farklı prototip üretiyormuş daha sonra 2 hafta boyunca bu 10 seçenek arasında tartışılıyormuş. Biri iyi hissettirmek diğeri ise pratiklik sağlamak olan 2 belirleyici faktör doğrultusunda sonuca varılıyor.

Ben dizüstü bilgisayar olarak okulumuzun bizlere verdiği HP marka dizüstü bilgisayarı kullanıyorum. Geçenlerde arkadasımın Apple laptopunu gördüğümde gerçekten çok beğendim. Kıyaslamaya çalıştım kendiminkiyle ve Apple ın keskin çizgileri, malzeme kalitesi, tasarımı ve güzelliğiyle çok üstün olduğun fark ettim. Zaten Apple geçen seneye göre laptop pazarında %38 büyüme göstermiş.

Apple tasarımın satışlar üzerindeki etkisinin farkında ve her geçen gün AR-GE departmanını geliştiriyor. Yeni çıkarttıkları iPhone da çok satıcak daha doğrusu başladı bile. Bende tasarımın yani görselliğin belkide en önemli unsur olduğuna inananlardanım. Bir ürünü pazarlamanın harika bir yolu onu güzel ve kaliteli gösterebilmek. Günümüz müşteri profiline baktığımızda çok şey isteyen bir müşteri tipi görüyoruz. Ancak güzel görünen birşey karşı konulamaz bir etki yaratıyor insanlarda. Ne yapıp edip almak istiyor insan doğrusu.

Apple'ın bu şekilde devam ettiği sürece başarısının da süreceğini düşünüyorum ve Apple markasının önünde saygılya eğiliyorum. Daha da güzel ürünlerini de sabırsızlıkla bekliyorum...

1 Mayıs 2008 Perşembe

Süslü Kadınlara: Topuklu Palet

Okulların kapanmasına az bir zaman kaldı. Yaz mevsimi geldi geliyor.. Tatile çıkılacak.. Gezilecek.. Güneşlenilecek veee yüzülecek.. Valizler yavaş yavaş hazırlanıyor. Mayolar, bikiniler, havlular, terlikler ve paletler..

Paletler demişken artık paletler ikiye ayrılıyor. Topuklu ve topuksuz olmak üzere. Evet, yazın dalmaya hazırlanan süslü bayanlar, topuklu ayakkabılarımdan vazgeçemem diyen, boylarının kısa olmasından şikayetçi olan kızlar, sizler için güzel bir haberim var. Artık düz taban paletlere son.. Topuklu paletler çıkmış. Hani şu plajda Eda Taşpınar ' ın ayağında gördüğümüz paletler.. ''Tamam converse lerin topuklularını biliyoruz ama paletlerin de topuklusu mu olur'' demeyin; olmuş işte.. Evet, yüksek topuklu ayakkabılarımdan vazgeçmem diyen bayanlar, artık bu yüksek topuk lüksünüzden vazgeçmek zorunda değilsiniz..
Topuklu palet modasının çıkış noktası Jean Paul Gaultier adlı Fransız modacı. Bu ünlü modacı 2007 ilkbahar-yaz koleksiyonunda modeline dalgıç kıyafeti gıydirmekle kalmamış ayagına da topuklu palet geçirmiş. E tabi süse çook önem veren denize bile makyajla giren kızlara sahit olduktan sonra bu ürünün üretilmesine şaşırmamak gerek..

Değişik renkleri bulunan bu paletlerle kızlar mayolarının renklerine göre bir palet alıp, manken edasıyla sahıide dolaşabilecek.Denizin içinde bile topuklu paletin üzerinde durmanın zevkini yaşayacaklar.
Ben hiç beğenmedim, çok komik buldum ama tabii bu ürünü tercih edicek kızlar da vardır. Belki kısa boylular için bir kutarıcı olabilir. Tabi modayı yakından takip eden bayanlar için de alınması gereken bir ürün. Öyle görülüyor ki, artık plajlarda topuklu palet rüzgarı esicek. Ama insanların garip bakışlarıyla karşılaşmaları muhtemel..

Denize bile girerken süslerinden vazgeçmeyen kızlar sahilde Banu Alkan gibi parmaklarının uçlarında yürüyecekler artık topuklu paletler sayesinde. Tabi bu topuklarla kumlarda nasıl yürünür orasını bilemiycem (kuma gömülüp kalmasalar bari) ama öyle görülüyor ki bu ürünle birlikte denizin ortasındaa ''ayyy topuğum kırıldı'' gibi sözler duymamaz muhtemel. Görüyoruz ki, insanoğlu yaratıcılıkta sınır tanımıyor. Ama en onemlisi bu ürünle birlikte anlaşışdığı gibi kadınların yaptıramıycağı hiçbir şey yok. İşte kadınların gücü:)

22 Nisan 2008 Salı

Erkeklerin Kabusu: Alışveriş

''Alışveriş'' kavramı erkeklere ters düşen bir kavram olduğu için biz kızlar biliriz yanımızda erkeklerle alışverişe çıkmanın zorluğunu...Tabi onlar da kızlarla alışverişe çıkmanın zorluğunu bilirler...Nasıl oluyorsa erkekler hemen karar verirler ne alacaklarına; kızların da o mağaza senin bu mağaza benim dolaşmalarına bir türlü anlam veremezler. Tamam bazen abartıyoruz bu alışveriş konularını bayaa vakit geçiriyoruz onu deniyorum bunu deniyorum derken.. Ama yine de seviyoruz işte..
Peki erkeklerin alışveriş konusundaki huysuzlukları neye dayanıyor dersiniz? Yapılan araştırmalara göre erkeklerin alışveriş kabusu çocukluk yıllarına dayanmakta. Daha küçük yaşlarda annesinin peşine takılıp mağaza mağaza gezen ve bu duruma isyan eden erkeklerin bu isyanları ileriki yaşlarda da kendini gösteriyor. Ve kadınlarla alışveriş yapmak bu erkeklerin korkulu rüyası haline geliyor.

Erkeklerin kadınlara yönelik mağazalarda sıkılması ile ilgili bir araştırma yapmışlar. Ev eşyaları satan bir mağazada yaptıkları araştırma ve gözlemlerde, ortalama alışveriş süreleri ile ilgili aşağıdaki sonuçlara ulaşmışlar:

- Kadın arkadaşıyla birlikte gelen kadın: 8 dakika 15 saniye
- Çocuklarıyla birlikte gelen kadın: 7 dakika 19 saniye
- Yalnız gelen kadın: 5 dakika 2 saniye
- Erkekle birlikte gelen kadın: 4 dakika 41 saniye.

Neredeyse ilk durumdan %50 daha düşük bir zaman mağazada kalıyor, erkekle birlikte gelen kadın.Bu da kabaca % 50 daha az satış demek. Peki çözüm ne?

Çözüm şu ki, o mağazada erkeklerin kadınları dışarı sürüklemesini önleyecek bir şeyler bulmak lazım.Mağazanın yarısında mutfak eşyaları, yarısında elektronik eşya satışı olsa bir şeyler değişir mi? Değişir tabi ki!
10 tane plazmanın, rahat koltukların ve güzel içeceklerin olduğu bir play station oyun köşesi mesela. Böyle bir yerde, insan yarım saat bile bekleyebilir. Demek ki erkekler sıkılmadan da alışveriş olabiliyormuş. Böylece biz kızlar daha çok dolaşabilir ve rahat rahat alışveriş yapabiliriz.

Başka çözümler de var ama mutlak sonuç, kadınlar rahatça mağazada zaman geçirirken, erkeklerin onları beklemesini sağlamak. Sıkılmayan erkekler.. Yükselen satışlar.. Pazarlama çoğu zaman ufak ayrıntılardan geçiyor. İşte küçük bir ayrıntı: Aslında sıkılan erkekler satışlarınızı artırabilir.

Bilgisayar Alımı


"Bilgisayar, herkezin dilinde olan mükemmel teknoloji harikası, hayatımızın olmazsa olmazlarından saydığımız bilişim harikası, sudan ekmekten farkı kalmayan übermanyak alet!!!" diye tanımlıyor Erkal İpek(!) bilgisayarı. Peki bilgisayarı alırken nelere dikkat edilmeli?
Teknoloji bilindiği gibi inanılmaz hızlı ilerliyor ve insanlar bu hıza ayak uyduramıyorlar. Kendimden örnek vermek gerekirse 4 sene önce 1500 papel e aldığım bilgisayarın şu andaki piyasa değeri monitörüyle birlikte en fazla 250 papel. Hatta annemin geçen sene ucuz olsun diye düşük kalite aldığı Laptop un değeri %45 düştü. Bu inanılmaz ilerlemede iki seçenek var: ya eski performans düşük kalitede bilgisayar alıp her yıl upgrade yaıpcaz ya da imba bir bilgisayar alıp 2 seneden sonra upgrade yapıcaz.

Düşünücek olursak şimdiden güzel bir bilgisayar almak daha mantıksız geliyor çünkü bugün aldığım bir MSI NX6800GTS T2D256E-HD-OC DX10 PCIEX ekran kartının fiyatı 350€'ysa 3 ay sonra bunun fiyatı nerden baksak 150€ ya düşücek.
"Ya ben bilgisayardan anlamam bana hazır bilgisayar lazım" diyenlerin sesleri kulaklarda çınlar oldu. Markalara güvenmek heralde en son seçenek olurdu bilgisayar sektöründe. Mesela Casper ın kendi topladığı hazır bir makinaya normalden %30 fazla para vermek mümkün. Kendi bilgisayarımı almadan önce baya araştırma yapmıştım.

Sonuç olarak kendi bilgisayarınızı kendiniz toplayın. Eğer bilgisayardan anlamıyorsanız birilerinden yardım alın. Hem daha ucuz hemde daha üstün performanslı olucaktır.

Online Gaming


Onlie Gaming nedir? Türkiyedeki online gamer sayısı ne durumda? Bu oyunların asıl amacı firma sahiplerine para kazandırmak mı yoksa başka amaçları da var mı?
Türkiye de online gamer sayısı gün geçtikçe artıyor. Eskiden mahallede top oynardık, fuarda koşardık, saklambaç, yakartop, ortada sıçan gibi oyunlar en rabet gören oyunlardı. Şimdilerde gençler daha çok bilgisayar başına vakit harcıyor. Yavaş yavaş single player oyunlar da etkisini azalttı. Dönem ONLINE GAMING dönemi!
Online game leri (internet üzerinden oynanan oyunlar) basitçe arkadaşlarınızla belli serwer lar üzerinden oynanan oyunlar olarak özetleyebiliriz. Türkiyede de dünyada olduğu gibi popüleritesi artan bi sistem. Ilk online gaming heralde "Ultima Online" dır Türkiyede. Insanlar saatlerce bilgisayar başında bu oyunu oynadılar, oynamaya devam ediyolar. Sonu olmayan ve aklınıza gelebilicek herşeyi yapabilceğiniz oyunlar bunlar. Kendi karakterinizi geliştirip ister RP yaparsınız isterseniz adam kesersiniz. Aslında asıl amaç egoları tatmin etmektir bu oyunda. Buna benzer türkiyede tavan yapmış bir oyun daha: World of Warcraft. Bu oyun da online oynanan grafik harikası ve oyuncuyu makina başına bağlayan ve şu anda Türkiye deki en tutulan oyun. Aslında amaçlar nerdeyse aynı ego tatmini ve RP.
Mesela Blizzard abimiz Wow dan İNANILMAZ büyük paralar elde ediyor. Mesela oyunu orjinal almak zorundasınız ve her ay oyuna 18 avro para yatırmak zorundasınız. Bu oyunun da dünya çapında Nmilyon kullanıcısının olduğunu düşünürsek birileri çok zengin oluyor diyebiliriz.


Asıl sorulması gereken soru acaba bu oyunların amacı firmaların kar etmesi mi yoksa altında başka gizli amaçları da var mı?
Bana kalırsa var. Bu oyunu oynayan gençler okullarında başarısız oluyorlar, dünyadaki gelişmeleri bırak kendi hayatındaki gelişmelerden bile bir haber oluyorlar, asosyallikte tavan yapıyorlar, arkadaş çevresinde uyumsuz oluyorlar. Günün 6-10 saatini makine başında geçiren gençlerden bahsediyorum (sırf genç demek haksızlık olur, 40 yaşında oynayan abilerimiz de var). Bence bu oyunlar (*paranoya ya bağlar*) insanları güncel olaylardan soyutlamak için yapılan ve para kazanmaının ikinci planda kaldığı küresel projelerdir, pazarlama harikaları dır. Insanlar tüm dikkatlerini makinaya versinler ki bazı devletler ve dünyayı kontrol eden firmalar istediklerini al altından kolayca yapabilsinler. İnsanlar da ne olup bittiğini anlamasın, değimi yerindeyse level kassınlar.
Peki ne yapmak lazım? Eğer her ikisini de (oyun, hayat) bir arada götürebiliyorsak süper olur ama oyunun sonuçları fena hale gelirse acilen bırakmak lazım.

Erkal Ipek

10 Nisan 2008 Perşembe

CO2 Emisyonları ve Küresel Isınma

CO2 Emisyonları ve Küresel Isınma

Son yıllarda oldukça sık duymaya başladık bu sözleri.Küresel ısınma konusu aldı başını gidiyor ve bu tüm dünyayı ilgilendiren bir konu. Otomobiller de bunun en büyük suçluluarı olarak gösteriliyorlar ve ben buna sinirleniyorum açıkcası bir otomobil tutkunu olarak. Olabildiğince az otomobil olması, spor otomobillerin azalması, CO2 emisyonu düşük arabalar olması isteniyor.Toplu taşıma araçlarının tercih edilmesi öneriliyor vs...

Ancak bazı konular es geçiliyor bence; uçaklara bakalım. Kişisel online emisyon hesaplamaları, Londra Heathrow’dan Frankfurt’a otomobille 10 kez gidip geldiğinizde, emisyon değelerlerini uçağa göre üçte iki oranında azaltmış olduğunuzu söylüyor.

Buna rağmen hükümetler havaalanlarına yatırım yapmak konusunda gayet karalılar.

Spor araba sahiplerine sinirlenmemeli kimse, bir uçakta 860 km/s hızla ilerlerken arkanızda bıraktığınız CO2 yi düşündüğünzde daha iyi anlarsınız.

Avrupa Birliği yeni emisyon kurallarıyla otomobil endüstrisine zor anlar yaşatacak bu çok açık. Bu yüzden çevreci ve CO2 emisyonları daha düşük motorlu araçlar için üretim çalışmaları sürüyor. Otomobil pazarının bu yöne doğru ilerlediği daha doğrusu ilerlemek zorunda oluğu kesin. Kilogram olarak hafif otomobiller üretilmeye çalışılıyor fakat tüm bunlar için belkide bazı şeylerden ödün vermek zorunda kalınabilir; konfor , güvenlik, işçilik kalitesi gibi. Tüm bu yeni emisyon kuralları otomotiv sektörü için geçerliyken uçaklar için hiçbir sorun yok ortada. Onlar istedikleri kadar CO2 saçabilirler hala.

Neredeyse şöyle bir sonuç çıkıyor ortaya : Eğer 2008 de uçağa bir kez bile daha az binerseniz dünya için iyi ve faydalı bir şey yapmış olursunuz.

8 Nisan 2008 Salı

4 MevsIm Dondurma..

Dondurma.. Yaz mevsiminin yaklaşmasıyla herkesin aklı onda..7'den 70'e herkesin sevdiği; çileklisi mi, vanilyalısı mı yoksa çikolatalısı mı olsun, off karar veremedım 3'ü de olsun diye düşündüren, düşük kalorili, düşük kalorili diye dondurma yemekten mide rahatsızlıkları yada bademcik ameliyatı geçirebileceğimiz, bir de unutmadan, bilmece bildirmece dil üstünde kaydırmaca nın cevabı olan o güsel ve vazgeçilmez tatlı. Evet, burdan herkese duyuralım.. Diyette olanlara müjdeliyelim. Dondurmanın kalorisi gerçekten çok düşükmüş. Hatta dondurma yiyerek zayıflamak bile mümkünmüş.
Dondurma aslında yaz mevsimini çağrıştırırken son yıllarda reklamlardan da takip ettiğimiz gibi ''her mevsim'' kavramı yayılmakta. İzlemişizdir hepimiz dondurma pazarının en büyük bölümü olan ALGIDA reklamlarını:
Güzel her mevsim güzeldir.. Bakılır.
Futbol her mevsim futboldur.. İzlenir.
Dondurma her mevsim dondurmadır.. Yenir.
Dondurma mevsim meselesi değil.. Zevk meselesidir.
Bu reklamla birlikte tüketiciye ''sadece yaz olurmu, kışın da yiyin, kışın da kazanalım'' imajı verir Algida. Öyle ki kışın üşütmeyen dondurmalar bile çıkmış. Mado kışın tüketilmek üzere ballı, pekmezli ve nar sulu ''üşütmeyen'' dondurma bile üretmiş. 4 mevsim dondurma tüketilmesi özellikle çocukların ve gençlerin işine gelir tabii ama her mevsim bize dondurma yedirtmeye çalışsalar da Türkiye'de tüketim çok az. Yıllık dondurma tüketimi Avrupa'da 17 lt iken Türkiye'de sadece 1 lt. Tabi bu rakamları görünce üreticiye hak vermemek elde değil. E ne diyelim.. Biz yine de üreticiyi dinleyelim.. Tüketelim..


31 Mart 2008 Pazartesi

İDDAA




iddaa son 2 senedir ülkemizde cok popüler sans oyunu oldu,ilk cıktıgı günden bu yana sürekli talebi artan ve kazandırmaya devam eden sans oyunu olan iddaa,oynayanı ya da oynatanı da memnun eden harika bir yatırım olarak düşünebiliriz,yani bu oyun sayesinde bir hafta sonu harcayacagımız parayı kazanma sansı var eger futbolu takip ediyorsak oran ve kazancı belli normalde yaptıgımız yatırımlar 1e 1.5 gibi kazanıyorsak iddaa da 1e 10 kazanma sansımız var ama tabii ki bunun da sans oyunu oldugunu unutmamak lazım bu oyuna objektif olarak baktıgımızda sadece oynayan degil türk futbolu da kazanıyor,yani buradan gelen gelirler futbol klüplerine dagıtılıyor ve klüpler için iyi bir gelir iddaa sadece para kazanmayı degil daha önceden göremedigimiz futbolun diger yüzünü gösteriyor bize belki bu oyun ilk tasarlandıgında hiç bunlar düşünülmemişti.mesela bir anda bi macı programdan cıkartıyorlar sonra bunun detayına indigimizde macta sike ya da tesvik olmus ama bu sans oyunundan önce bunları bilmiyorduk yani iddaa bize sadece kazanc degil el altından dönen olayları da gösteriyor

17 Mart 2008 Pazartesi


Hollanda’lılar Evlerinde Soğuk Bira Yudumlamaya Sıcak Bakıyor

Geçtiğimiz yıllarda bira üreten markalar, mutfak makineleri üreten firmalarla bağlantılı biçimde ilgi çekici ürünler sundular. Müşterilerinin taze ve soğuk biralarını evlerinde kendi kendilerine içme biçimlerini değiştirdiler.

Mesela; Heineken , Krups adlı kahve ve kapuçino makineleri üreten markayla birlkte bir bira makinası çıkarttı.Özel soğutucusu, 30 gün boyunca ilk günkü tazeliğini koruma özelliği ve üzerinde bulunan LCD ekrandan biranın o anki sıcaklığını derece biçiminden görebilme imkanı...

Heineken bu ürünüyle 150,000 den fazla sattı ve buna ‘BeerTender’ dedi.Şimdi de Philips aynı yolu takip ediyor.PerfectDraft adındaki çok benzer sistemiyle şimdiden satışları 30,000 i buldu.

Hem Philips hemde Heineken bu maiknelere uygun üretilen fıçıların dağıtmını yetiştirememekten dolayı özür dilemekteler.Aslına bakılırsa 2002 de Philips ve Heineken bu makineyi üretmeye birlkte başlamışlardı ancak daha sonra yollarını ayırdılar.

Şimdi ise Heineken dava açma hazırlıklarında.Philips’in kendilerini taklit ettiğini iddia ederek.

Her ne olursa olsun insanların dikkatini çekebilen ürünlerin ne kadar etkili oldukları ortada.Özellikle de evde bira keyfi için büyük bi çekişme olduğu...

14 Mart 2008 Cuma

Her Eve Lazım..!

Kanal D'de sabah ve öğle saatlerinde yayınlanan ''her eve lazım'' adlı teleshopping programını hepimiz biliriz.Bir telefonla aldım çok memnun kaldım diyerek, sevgi gösterileri ile birlikte reklamı yapılan elektrikli aletler,bıçak setleri,tencereler ve daha birçok şey..Bazen gülerek bazen merakla izleriz hepimiz.Peki, bu ve buna benzer teleshopping programları etkili bir yöntem midir? Tabi ki evet..
Herşeyden önce ''her eve lazım'' cümlesi başlı başına iyi bir pazarlama cümlesidir.Bunun yanında bu tür programlar insanlara oturdukları yerden, evden çıkmadan alışveriş imkanı sağlar, ve beğendiğimiz herhangi bir ürünü bir telefonla kapımıza getirir.Şahsen henüz böyle bir alışveriş yapmadım.Ama begendiğim bir ürün olursa neden olmasın..
Teleshopping'i yaygın olmayan bir pazarlama yöntemi sanmayalım.Gayet yaygındır.Her eve lazım adlı program ile birlikte daha da yaygınlaşmıştır.Hatta bu program ' tv'den alışveriş mi olur ' diyenler için bir ilk olmuş, sevgi gösterileriyle tanıtılan ürünler herkesin ilgisini çekmiş, 'bunlardan bende de olmalı' dedirtmiş ve onları da her eve lazım müşterisi yapmıştır.Kim bilir..Belki bir gün herkes her eve lazım müşterisi olur..



10 Mart 2008 Pazartesi

RENAULT GERCEKTEN DAYANIKLI MI?




Bu günlerde renault firmasının yeni bir reklemını izliyoruz. Araçlarını havada carpıstırıyorlar, yandan vuruyorlar ... burda bize anlatılmak istenen olay renault marka aracların cok güçlü bir dış aksama sahip oldugu ve kaza sırasında iç kabinin Hiçbir hasar görmedigi ve bu reklamın tamamen gercek oldugu söyleniyor.bizde kabul ediyoruz zaten gercekligini ama profosyenel sürücülerle ve sadece iki renault un belli bi hızla birbiriyle carpıstıgını görüyoruz yani hızlı degil peki o araclar bir bmw ya da bi mercedes dahası orta sınıfa kendi segmentine indigimde ford ya da opel le carpıstıgında ne oldugunu kimse aklına getirmiyor mu? Acaba ben hemen söyliyeyim sonucu, renault kesinlikle saglam cıkamıyor, bilinçli tüketici bu soruyu kendi kendine sorar ama tabii 2009 model aracları için böyle güçlü dıs aksam düşünmüş olabilirler bunu da ilerleyen zamanlarda görücez. Zaten dıs aksam güçlü arac isteyen birisi volvo gibi kendini ispatlamıs araclarla ilgilenip onu almak istiyor benim düşüncem renault un bu reklamı pek inandırıcı olmamıs. Bu reklamı gercekten arabadan anlayan kişilerle tartıstıgım da sacma buluyorlar bence renault ticari arac ve az yakan binek araclarında iyi pazar payına sahip, bu araclara odaklanıp pazar paylarını artırabilirler. Üst sınıf binek otomobillerde dış aksam saglam diyerek bile satıslarını artıracaklarını pek tahmin etmiyorum.

9 Mart 2008 Pazar

Coca Cola Zero




Coca Cola kendine yeni segmentler yaratmaya devam ediyor. Hepimizin de bildiği gibi Coca Cola yeni ürünü olan 'Coca Cola Zero' yu Türkiye'de de piyasaya sundu. Sloganı ''sıfır kalori, sıfır şeker'' olan, imaji ve ambalajıyla da farklı olan bu ürün beni ve mutlaka hepimizi ''bu ürünün light koladan ne farkı var?'' şeklinde bir düşünceye itmiştir. Peki bu sorunun cevabı nedir?



Coca Cola, Amerika'da erkeklerin Coca Cola Light'ı çok feminen buldukları için tüketmemesinden ötürü, daha çok erkekler için Coca Cola Zero' yu piyasaya sundu. Erkeklerin hoşuna gidecek olan detay da şudur ki, bu ürünle birlikte ''diet'' kelimesi kullanılmadan diet ürün sunma olasılığı gelmiş oldu. 'Sıfır kalori ve sıfır şeker ile gerçek kola tadını yaşayabilmek' adlı slogan diet kolada da geçerli olduğu için test ettim.. Bunu içenler anlayacaklar ki tadı gerçek kola tadında değil ama yine de light kola tadından daha iyi olduğu kesin. Tabii imaj ve ambalajıyla herkesin ilgisini çekeceği de..